Geremi resmen Ankaragücü'nde. Ülkesinin Afrika Kupası'nda elenmesinin ardından Ankaragücü ile 1.5 yıllık sözleşme imzamış. Bu imza nasıl sonuçlar doğurur, bunu Geremi oynadıktan sonra göreceğiz. Aslında kendisi Türkiye'ye pek yabancı değil. Daha önce Gençlerbirliği forması altında da izlemiştik. Real Madrid'e transferi ise çalkantılı olmuştu. Kariyerinde önemli kulüplerde forma giyen bir isim Geremi. Transferden çok Türkiye'de ki stadların durumları beni düşündürüyor. Böyle bir oyuncu getiriyorsun, oynayacağı zemine bak. Koyun bile pisliğini yapmaz. Otlar gider. Umarım türk futboluna vereceği şeyler vardır Geremi'nin. Ankaragücü'ne hayırlı olmasını umarız.
Gün gelir devran döner, Nonda devreye girer demiştik. Yine devreye girdi, Kewell'ı bize bağışladı. Teşekkürler Nonda, emeklerin için teşekkürler.
İsmide çok uzunmuş. Bizde ona göre analiz yaparız, hele bir açıklansın.
Maçtan çok Rijkaard üzerinde durmak istiyorum. İlginç bir kare gerçekten. Küçüklüğümüzün çizgi film karakteri Red Kit gibi bakmış. Bakışlarından bir çok şey çıkarabiliriz. Bugün oyunda yaptığı bir değişiklik kafama çok takıldı. Maçın en iyilerinden Elano'yu oyundan almıştı, yerine Jo girecekti. Elano tabelaya baktı ve 9 rakamını gördü. Şaşkın bir bakış attı Rijkaard'a; "Neden ben" der gibiydi. Aklıma Lincoln'ün Hamburg maçında yaptığı hareket geldi. Tabii fiziksel bir hareket yoktu Elano'da. Bunu asla yapmayacak kadar profesyonel bir oyuncu. Neyi amaçladı diye merak ettim. Maç sonunu bekledim. Açıklaması şuydu; Gol bulmak zorundaydık ve Elano'yu çıkararak oyuna bir forvet daha alarak gol atmak istedik. Galatasaray sahada 4-4-2 sisteminde oynuyordu. Son maçlarda oynadığı gibi. Arda gole biraz daha yakındı. Nonda'nın yanında gibiydi. Bu açıklamadan sonra biraz daha saygı duydum kendisine. Fakat Elano gibi yaratıcı bir oyuncu yerine farklı bir oyuncu çıkarılabilirdi. Jo girdikten sonra yine 4-4-2'ye bağlı kaldı Rijkaard, nasıl 4-3-3 oynarken kendisine B planı yok denilsede. Rijkaard'ın bu sistemde devam etmesini Keita'ya bağlıyorum. Çünkü 4-3-3'te kanat oyuncularınızın çok iyi olması gerek.
Konu kanattan açılmışken, Caner hakkında birşeyler yazmak istiyorum. Kendisi bu oyununu istikrarlı bir şekilde devam ettirirse Galatasaray'ın banko oyuncusu olabilir. İlk oynadığı maçlarda bekte görev alıyordu fakat Rijkaard onu kupa maçlarında gerçek mevkisinde oynattığında maskesi aşağı düştü. Yeteneklerini çok daha rahat sergiledi. Eminim Rijkaard farkındadır bu durumun. Kewell'ın işi zor olacak.
Galatasaray iyi mücadele etti bugün, pozisyonlara da girdi. Fakat kırılgan bir noktası vardı. Gole en yakın adam Nonda. Onun hakkında ki düşüncelerimi daha öncede belirtmiştim; Kendisini gerekli zamanda, gerektiği yerde kullandığınzda iyi verim alabilirsiniz. Fakat kronik bir sakatlığı var ve sürekli nüksediyor. Fakat Jo İstanbul'a Perşembe akşamı geldiği için onu ihtiyacı vardı Rijkaard'ın. Kewell ve Baros'un sakat olduğunu zaten biliyoruz. Galatasaray'a büyük katkıları oldu fakat artık gönderilmesi gerek. Miladını doldurduğunu düşünüyorum.
Lucas Neill için ayrı bir paragraf açmak gerek çünkü ilk maçına çıkmasına rağmen müthiş bir özgüven ve rahatlık vardı. Hiç sırıtmadı. Savunmayı iyi yönetti diyebiliriz. Çünkü bildiğimiz gibi lider özellikli bir yapısı var. Maç sonrası röportajında da ne kadar samimi ve profesyonel olduğunu görebiliyoruz. Sanırım kendisinin röportajda da söylediği gibi uyum süreci çok kısa sürecek. Çünkü yapısı itibari ile bu lig onun için biçilmiş kaftan. Servet onu, o ise Servet'i tamamlayacak gibi.
Elano, Caner ve Neill ile birlikte günün en iyilerindendi. Soğuk kanlı çalımları, zeki pasları, oyunu iyi organize etmesi ve basit oynaması ile çok iyi katkılar yaptı. Bu oyununu golle süslemesini isterdim fakat şansızdı biraz. Sistem için kilit bir oyuncu olduğunu yine gösterdi. Jo onun performansını daha yukarıya çekecektir çünkü iyi arkadaşlar ve tekrar aynı çatı altında, Galatasaray'da buluştular. Ciğerleri, bu ligin havasını daha da kabullenecek gibi. Yarım saatlik bir Jo izledik maçta. Gerek fiziği, gerekse tekniği ile çok büyük katkılar yapacağını düşünüyorum. Ayaklarına çok hakim bir Jo vardı. Golün öncesinde de faul yaptırdı zaten. Daha iyi olacaktır.
İlginç bir akşamdı. Güzel goller vardı ve birde rekor. Maç başlamıştı, Barca için soğuğu içime yutuyordum. Valdez açısından kötü başlamıştı. Her hangi bir reflekste golü yedirebilirdi takımına. Savunmada riskli paslar yapıldı. Daha sonra Xavi ile gelişen bir atak yine Xavi ile bitecekti. Barcelona 5 saniyede topu yarı sahasından çıkarmıştı. Dani Alves süratiyle sağdan bindirmeye katıldı. Messi nefis görmüştü onu. Alves Xavi için biçilmiş kaftan bir orta yaptı, daha sonra güzel bir vole ve top ağlarda. Xavi üstad yine yapmıştı yapacağını. Nasıl bir zeka, nasıl bir teknik var çözebilmiş değilim. İkinci golde yine Alves bindirmek için çırpınıyordu, Messi kafayla önüne yuvarlamıştı bile, hadi koşsana lan! diye bağırıyordu. Alves o anki ruh haliyle vurdu topa, hem de ne vurdu. İki güzel gol izledik iki dakika içinde. İnista yine kıvrak çalımlarla rakibi deliyordu. İlk yarı böyle bitti.
İkinci yarıda rahat geçecekti, Messi 56'da şık bir vuruşla avlayacaktı rakip fileleri. Ligin gol kralı istatistiklerini yükseltmeye devam ediyor. Barcelona'da uzun bir sakatlıktan sonra sahada gördüğümüz bir isim daha vardı. Kıvırcık saçlı Güney Amerikalı Milito ve bir de son Sevilla maçında ıslıklanan Chygrynskiy. Onların açısından da iyi bir maçtı. Özgüvenlerini tekrar bulmaları gerek, bu da oynayarak gerçekleşebilecek birşey. Barcelona ligde uzun zamandır gol yemiyor, Puyol üstad bu istikrarını sürdürdüğü sürece gol yiyeceğe benzemiyorlar. Yanına Baki'yi koysan adam eder, nasıl mı? Onun kademelerine girerek. Bir stoperde aradığın herşey var onda. Benim için bir futbol efsanesi, bir simge. Barcelona Atletico Bilbao, Real Madrid, Espanyol ve Real Sociedad'tan sonra ligin ilk yarısını namağlup bitiren takım ünvanını kazandı. Guardiola'nın takımının göremediği başka bir onur var mı? Onlar herşeyi hak ediyor. Kupa kazanmak için yelkenler açılmış durumda, geminin bir hedefi var ve rüzgar onlara yardım ediyor!
Hayal Kırıklığı; Zlathan Ibrahimovic
Transfere Galatasaray çerçevesinde bakalım. Atletik yapısı, fiziği, tekniği ve bitiriciliği ile ön plana çıkıyor Jo. Bakmayın İngiltere dönemine! Baros Galatasaray'a geldiğinde çok mu iyi istatistik sahibiydi? Jo bu fizik ve teknik ile bu ligi duman eder. Evet ligi dedim çünkü Avrupa'da forma giyemeyecek. Bu kötü fakat iyi olan birşey bunun üstüne örtüyor sanki. 9 milyon €'luk opsiyon hakkı var Galatasaray'da. Bir kez daha anıyorum Haldun ağabeyi. Galatasaray onu sadece ligde kullanabilecek. Planlanan şey şuydu sanırım, lig maçlarında büyük olasılıkla Jo forma giyecek. Avrupa ligi için bir şekilde Kewell, Nonda ikilisini bir süre kullanacak Galatasaray. Daha sonra Baros'un dönüşüyle bol alternatifli bir hücum hattına sahip olacak. Düşünseneze; Baros'un yedeği Jo, ya da Jo'nun yedeği Baros. Bu tez düşünüldüğünde Baros'un biraz daha istekli olması gerekiyor. Zira Avrupa'da ona çok ihtiyaç olacak. Galatasaray Jo ile ligi daha sağlam kafes içine aldı. Bu sene mutlaka şampiyonluk gerek çünkü hesaplar ona göre yapılıyor. Jo iyi bir adm.
Geçtiğimiz günlerde 39 yaşına basan Guardiola için artık yeni bir imza vakti. Her ne kadar medyada Manchester United'a gideceği yazılıp çizilsede, Pep'in Barcelona'dan ayrılacağına hiç ihtimal vermemiştim. Barcelona'da dökülen saçları, sakallayan beyazları ve kazandığı 6 kupa ile çoktan efsane olacağa benziyor. Onun artık kalemi eline alıp imza atma vakti gelmişti. Laporta, THY ile düzenlenen lansmanda da Guardiola ile sözleşme uzatmak istediklerini belirtmiş ve bunu Guardiola'nın düşüncelerini açıklayarak karşlılıklı anlaşma noktasına getirmişti. Laporta, seçimlerden sonra Guardiola ile en az bir yıl daha sözleşme imzalayacaklarını açıkladı.
Xavi'de resmi sitesinden konuşarak Guardiola'nın sözleşme imzalamasının yakın olduğunu söylemiş. Böyle bir olay Galatasaray'da Arda'nın başına gelseydi, eminim; "Arda çok konuşuyor, Arda işine bak, Sanamı kalmış" gibi yorumlar getirilirdi.
Arthur Zico istikrarlı teknik direktörlük dönemine bir yenisini daha ekledi(!) Olympiakos yönetimi, üst üste başarısız sonuçlar alan Zico'yu görevinden aldı. Olympiakos'tan önce CSKA Moskova'yı çalıştıran Zico, orada da başarısız olunca görevden alınmıştı. Kariyerinde en uzun çalıştırdığı takım uluslararası bir takım. Japonya milli takımı. Onun dışında hiç bir kulüpte 2 seneden fazla barınamamış.
2006-2008 / Fenerbahçe
2008-2009 / CSKA Moskova
2009-2010 / Olympiakos
Zico çalıştığı takımlarda Fenerbahçe ve Olympiakos ile Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkmayı başarmıştı.
Messi dün attığı 2 gol ile Barcelona'da toplam 101 gole ulaştı. 22 yaşında bu gol sayısını tutturmak nasıl bir duygudur bilinmez. Kendisini tebrik ederiz.
César - 235
Kubala - 196
Rivaldo - 130
Messi - 101
2006-07 / Sevilla 2-1 Barcelona
Kewell, toprağını buldu. Lucas Neill artık Galatasaray'da. Açıkcası beni pek sevindiren bir transfer olmadı fakat parasal sıkıntı göz önüne alındığında devre arası böyle bir transfer yapmak mantık çerçevesinde hoş görünüyor. Eksik bir bölgeye takviye yapıldı, buda önemliydi bence. Stoper ve sağ bek oynayabilen fakat asıl mevkisi stoper olan bir kardeşimizdir. Lakabı Kuş avcısıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=DxcIIdBw5Eo
En azından bu beni biraz keyiflendirdi.
Hiddink, Juventus için bir meditasyon olur. Bana başarılı olabilir gibi geliyor, niye olmasın ki? Sene sonuna kadar takımı iyi bir yerde bitirebilirse yapacakları bir kaç transfer ile şaşalı günlerine tekrar dönebilirler. Hiddink bunu yapabilecek potansiyele sahip. Juventus'un transfer politikasınada katkıları olabilir. Son görüşmeler olumlu yöndeymiş. İtalya ve Hiddink birbirine örtüşebilecek kafadalar...
91 doğumlu Santander'li Sergio Cenales yaz transfer dönemini şenlendireceğe benziyor. Barca bu transfer için bir adım önde.
Gonzalo Higuain, en az 3 hafta sakatlığından ötürü forma giyemeyecek. Şuana dek La Liga'da 14 maçta 11 gol kaydetti ve 2 asist yaptı. Hücum anlamında gözler Karim ve Gonzalo'ya bakacak. Zor haftalar geçirecek Madrid tayfası...
Türk medyası hakkında neler düşünüyor kendisi?
- İyi giyiniyorsunuz, fazla sert değil.
Avrupa standartlarında Türk basınını nasıl görüyor?
- Avrupada sert eleştiriler olur. Burda taraftarımızın beni desteklemesinden anlıyorum ki fazla etkileyemiyorsunuz...
Bunu söylerken ciddimiydi kendisi? Yoksa ironi mi yaptı?
- (Rijkaard'ın yüzünde tebessüm) Tabiki ironi yaptım.
Daha sonra Serhat Ulueren'in yüzünde belirginleşen ifade;
***
Devamıda var.
Oyuncular 4-4-2 oynamak istiyormuş, doğrumu?
- Söylentilere kulak asmıyorum.Futbolcum birşey söylemek isterse bana gelir söyler dedi.
Elano ilk yarıda temposu düşüktü. Son haftalarda iyi performans sergiledi?
- Bireysel sorulara geçtik. Neden bu tarz sorular soruyorsunuz?
***
İşte türk basının hali. Frank Rijkaard ile röportaj yapma fırsatı bulmuşsun, sorulan sorulara bak. 20 dakika Fenerbahçe maçını sordu neredeyse Reha amcamız. Adam oturduğu koltuktan bezmiştir artık. Frank üstada saygılarımızı sunalım. Zira bu gece tüm Galatasaraylıları keyiflendirmiştir. Yanlış olan bir nokta vardı, oda şu; Kanaltürk gibi acemi, ne yaptığı belli olmayan ucuz adamlarla dolu, Rijkaard'ın arkasından futbolu bilmiyor diye sallayıp, röportajda saygı ve sevgilerini sunan adamlar ile nasıl röportaj yapmasına nasıl izin verildi anlamak güç....
Gecenin yıldızları şüphesiz Messi ve Krkic. 2010 kötü başladı ama güzel devam etti. Hücum anlamında sorunları olan Barca, farklı galibiyetle eleştirilere cevabını verdi. Messi'nin golleri çok klastı. 2.golünde, ayağında da ayrı bir beyin olduğunu gösterdi. Yeryüzünün en yetenekli beyni. Krkic'in asistlerini unutmamak gerek. İniesta ve Messi takımdaki yerini aldığında insanlar futbolun tüm aksiyonlarına şahit oluyor.
Times'ta bir haber vardı bugün. Bentiez Torres'i tutmak için halen emin olduğunu açıklamış fakat bir sorun var. Şampiyonlar ligine katılamamaları halinde Torres'i elinde tutamayabiliriz açıklamasını yapmış. Torres'in Anfield ile 2013 yılına kadar sözleşmesi var. Tom Hicks ve George Gillett'in %25 hisselerinin kulübün borcu değil, kendilerine ait olduğunu söylemiş. Hedef olarak ilk 4'te bitirmeyi planlıyorlar. Bu yüzden Liverpool'da 2.yarıda çalkantılı bir dönem yaşanacak.
Dinamo Moskova'ya transfer olan Voronin'den 2m€ ve Dossena içinde 4.2 m€ finanse etmek istiyor. Böylece ileri uca Maxi Rodriguez'i transfer etmeyi planlıyorlar. Bakalım daha neler göreceğiz...
Galatasaray 2009 yılının son maçında 4-4-2 ile oynamıştı. 2010 yılınıda 4-4-2 sistemiyle açtı. Keita ve Elano'nun olmayışı, Rijkaard'ın farklı bir sistemde oynatmasına sebep oldu. İyi bir atmosfer vardı. Zaten psikolojik olarak üstün olan Galatasaray, sayı olarakta üstün duruma geçti. Golüde erken bulduktan sonra Orduspor daha iyi motive oldu. İyi mücadele etti. Rijkaard'ın öğrencileri kontrollü bir oyun ortaya koydu.
Bireysel performanslarına değinmek gerekirse, Ufuk zaten yeteneği belli olan bir kaleci fakat pek iş düşmedi bu maçta. İleride çok pasif kaldı Orduspor. Biraz daha takıma ısındırmak gerek. Zira Ufuğun uzun yıllar Galatasaray kalesini koruyabilecek potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Arda maçta biraz gergindi. Çıkana kadar iyi performans sergiledi. Bugünün iyilerinden Barış ve Caner'de etkiliydi. Özellikle Caner'in sol iç ve kanatta çok daha başarılı oynadığını görüyoruz. Gerçek mevkisinde daha rahat hissediyor kendisini ve önemli işler yapıyor. Arda'ya güzelde bir asist yaptı. Caner'i sol bek olarak denemekten ziyade, sol beke bir adam alıp Caner'i ileride kullanmak daha mantıklı olacaktır. Tabii bu durum sezon sonu söz konusu olabilir. Şuanda bir stoper ve forvet ihtiyacı var Galatasaray'ın.
Nonda'dan bahsetmek gerekirse, doğru zamanda ve doğru yerde kullandığınızda verim alabileceğiniz bir oyuncu. Sakatlığından ötürü 90 dakika üst üste maçlar oynayamıyor. Oynasa dahi, çok pasif kalıyor. Barış'ta güzel bir asist yaptı Nonda'ya, iyi mücadele etti. Günün iyilerindendi.
Uzun zaman sonra Galatasaray'ı seyretmek keyifliydi. Umarım daha iyilerini başarırız.
Nette fazla vakit geçirmek canını sıkar insanın, Arsenal maçının olduğunu öğrendim. Oturup izleyelim dedim Wenger'in takımını. Maça golle başlamıştı Everton. Leon Osman takımını 1-0 öne geçirmişti. Bu dakikadan sonra Arsenal bir süre baskılı oynadı. Organize ataklar geliştirdiler. Yerden ve havadan çok olumlu toplar kullandılar. Cahill ve Fellaini iyi savundu bu bastırmayı. Bir pozisyonda top Denilson'un önünde kaldı, vuruşunu yaptı ve top ilk golün sahibi Leon Osman'a çarparak Everton'a golü yedirdi. İlk yarı 1-1 tamamlandı.
İkinci yarıda yine golü düşünen bir Arsenal vardı. Son dakikalara doğru yol alıyordu maç. Taraftar baskısıda artıyordu. Derken bir kontra yediler ve top Pienaar'ın ayağıyla buluştu. "Karda topun dibine girmek" ne kadar akılcı olsada, çimler Pienaar'ı üzmedi. Türkiye'de herhangi bir Anadolu takımının karlı zemininde bu vuruşu yapsaydı eminim o top fileyle buluşmazdı. 1-2 öne geçen Everton, önde rakibine baskı yaparak dakikaları geçirmeyi hedefledi. Arsenal, yine Arsenalliğini gösterecekti. O baskıda müthiş paslaşmalar yaparak çıkan Wenger'in öğrencileri, topu Rosicky'in ayağıyla buluşturacaktı ve durum 2-2 olacaktı. 5 dakikalık bir zaman daha verseniz, Arsenal 3.golü bulabilirdi. Bu kadar mücadeleci geçen bir maçta sadece 2 sarı kart çıkmasıda şaşırtıcıydı. İngiltere futbolunu bu yüzden seviyorum! Üstelik kartlarda son 10 dakika içinde çıkmıştı. Arsenal Emirates'de ilk beraberliğini aldı diyorlar ama bana göre Arsenal bugün 1 puan kazandı.